23- Geçici İş İlişkisi Sırasındaki İş Kazası Sonrasında SGK’nın Zararının Karşılanması ile İlgili Olarak İşveren ve Üçüncü Kişilerin Hukuki Durumları (Yargıtay 10 HD 2016/8183)
Yargıtay 10 HD E.2014/26377, K.2016/8183, 23.05.2016
Olayın Kısa Özeti
B...Mak. El. İnş. ve Tic. Ltd. Şti.nde sigortalı olan işçi, A... İnş. Tur. Ltd. Şti.nde geçici görev ile çalışırken iş kazası geçirir. SGK, uğradığı zarar sebebi ile , A... İnş. Tur. Ltd. Şti aleyhine dava açarak, zararının rucuen karşılanmasını talep eder. Mahkemece kurulan hüküm Yargıtay tarafından bozulmuştur.
Karar bozma gerekçesi iki ana sebebe dayanmaktadır:
Bunlardan birincisi, kaza geçiren işçinin “geçici iş ilişkisi, alt işverenlik, anahtar teslim iş” kapsamlarından hangisine göre çalıştırıldığının tespit edilmemesi; diğer bozma sebebi de, işçinin SGK giriş bildirgesinin iş kazasından önce mi sonra mı düzenlendiğinin dikkate alınarak kusur oranının tespit edilmediğidir.
Yargıtayın, İlk Derece Mahkeme Kararını Bozma Gerekçesi:
(1) B... Ltd. Şti.nde sigortalı olan işçiyi, kendi işyerinde, çalıştıran A... Ltd. Şti. ile işçisini gönderen şirket arasındaki sözleşmelerin bir sureti celp edilip aralarındaki asıl işveren ve taşeron ilişkisi, sigortalının geçici iş ilişkisi kapsamında gönderilip gönderilmediği, kazaya maruz kalan sigortalının kimin işçisi olduğu, yeterince irdelenmemiştir.
(2) İş kazasının oluş şekline göre dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilmeli, uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınmalı, kusursuz sorumluluk halini düzenleyen 5510 sayılı Yasa'nın 23. madde şartlarının varlığı usulünce araştırılmalıdır.
Eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Bu Yargıtay Kararında Şu Hususlar Tartışılmıştır:
İki işveren arasındaki hukuki durumun belirlenmesi maksadı ile aralarındaki ticari ilişkinin “geçici iş ilişkisi, alt işverenlik, anahtar teslim iş” ilişkilerinden hangisi olduğu tespit edilmeli; ayrıca kusur oranları tespit edilirken, işçinin SGK giriş bildirgesinin kazadan önce mi sonra mı verildiğine dikkat edilmelidir. Ayrıca ana-alt işveren arasındaki sözleşme hükümlerinin, SGK açısından bağlayıcı olmadığından bahsedilmiştir.
Bu kapsamda Yargıtay tarafından başlıca şu başlıklarda görüşler bildirilmiştir:
Ø Aracı Kimdir:
Ø Taşeron (Alt Yüklenici):
Ø Anahtar Teslim İş Alan Kişiler:
Ø Geçici İş İlişkisi (Geçici Görev) ile İşyerine Gelen Çalışanın Durumu:
Ø SGK’nın, Ana-Alt İşveren İlişkisindeki Konumu:
Ø İşe Başlayan İşçinin SGK’ya Bildiriminin Gecikmesi Halleri:
Ø SGK Zararının İşverenden Rücu Edilmesi Sırasında Olası İndirim İmkânları:
Ø İş Kazası ya da Meslek Hastalığı Sebebi ile Ödenmesi Gereken Tazminatlarda Müteselsil Sorumluluk:
YARGITAY KARARINDA ÖNE ÇIKAN HUSUSLAR
Aracı Kimdir:
5510 s. Kanunun 12’nci maddesine göre, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişidir.
Aracı sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş, ya da işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya işyeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır.
Alınan iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi veya yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Diğer bir anlatımla, bir işverene ait iş yerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda “aracıdan” söz edilebilecektir. Asıl işverenden alınan iş, onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşımaktaysa, işi alan kimse alt işveren değil, bağımsız işveren sayılacaktır. Bu noktada belirleyici yön; yapılan işin, diğerinin yardımcı parçası olup olmadığıdır. İş yerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi durumunda aracıdan söz etme olanağı kalmayacak ve ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. (Kimya üretimi yapan bir fabrikanın eskiyen dış cephesinin bakım onarıma alınması durumunda, yapılacak bakım onarım faaliyeti, o işyerinde yürütülen asıl iş ile ilgisi olmadığından, her ikisi de bir birinden bağımsız işveren olarak nitelendirilecektir.)
Taşeron (Alt Yüklenici):
Asıl işveren taşeron ilişkisinin varlığı için öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverenin işverenlik sıfatına devredilen iş dolayısıyla sahip olması, asıl işyeri ya da işyerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir.
Anahtar Teslim İş Alan Kişiler:
İşin belirli bir bölümünde değil de, tamamının bir bütün halinde, ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, ana işverenin işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir.
İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, madde anlamında bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı), asıl işveren olmayacağından, alt - asıl işveren ilişkisi de bulunmayacaktır.
Devreden kişi, devrettiği işyerinin dışındaki farklı iş yerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle “işveren” sıfatına sahip olsa da, devredilen iş dolayısıyla işverenlik sıfatına sahip olmadığı için asıl işveren olarak sorumlu tutulamayacaktır. Çünkü yukarıda değinildiği üzere, devredilen bu işyerinde alt - asıl işveren ilişkisi bulunmamaktadır.
Aynı şekilde, işi alan kişinin de işverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp, tek başına işi yürüten kişi alt işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Bu kimsenin diğer bir takım iş yerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi ise bulunmamaktadır.
İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, iş anahtar teslimi verildiğinde veya işveren kendi iştigal konusu olmayan bir işi kendisi sigortalı çalıştırmaksızın bölerek ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi (ihale makamı) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır.
Geçici İş İlişkisi (Geçici Görev) ile İşyerine Gelen Çalışanın Durumu:
4857 sayılı İş Kanununun 7. maddesinde, "… veya yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde geçici iş ilişkisi gerçekleşmiş olur. Bu halde iş sözleşmesi devam etmekle beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini, iş sözleşmesine geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü olur.
Geçici iş ilişkisi kurulan işveren işçiye talimat verme hakkına sahip olup, işçiye sağlık ve güvenlik risklerine karşı gerekli eğitimi vermekle; işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden işveren ile birlikte sorumlu ve yükümlüdür.
Anılan düzenleme, geçici iş ilişkilerinde, her iki işverenin iş sağlığı ve güvenliği koşullarının sağlanmasından beraberce sorumlu olması gerektiğini kabul etmiştir. Böylelikle işçiyi geçici olarak çalıştıran işveren kadar, onu geçici gönderen işveren de sorumluluğa ortak edilmiştir. Yasa koyucu bu şekilde, işçisini geçici olarak başka bir işverene gönderen işverene, işçisini gönderdiği işyerindeki iş sağlığı ve iş güvenliği koşullarını kontrol etme yükümlülüğü getirmiştir. Dolayısıyla geçici işverenin yanında iş gören işçinin uğradığı iş kazasından, aksi ispatlanmadığı, uygun nedensellik bağının kurulamadığı ya da kesildiği ispatlamadıkça, işçisini gönderen işverenin de sorumlu olacağı kabul edilmelidir.
SGK’nın, Ana-Alt İşveren İlişkisindeki Konumu:
Asıl işveren ile alt işveren arasında yapılan sözleşme ile iş kazası veya meslek hastalığına bağlı sorumluluğun alt işverene ait olduğunun kararlaştırılması ya da anahtar teslim iş olduğu ibaresinin konulmuş olması; bu sözleşmenin tarafı olmayan Kurumu bağlamaz. (Bu şu anlama gelmektedir, SGK’nın zararlarını karşılamak maksadıyla açacağı rücu davalarında ana işvereni de sorumlu tutacaktır.)
İşe Başlayan İşçinin SGK’ya Bildiriminin Gecikmesi Halleri:
5510 sayılı Kanunun 8’inci maddesine göre; sigortalı olanların Kuruma bildirim yükümlülüğü işverene ait olup; sigortalılık başlangıç tarihinden önce, sigortalının İşe Giriş Bildirgesi ile bildirilmesi gerekir.
Sigortalının bildirimi kanunda belirtilen sürelerden sonra yapılsa bile, iş kazası/meslek hastalığı işe giriş bildirgesinin verildiği veya çalışmanın Kurumca tespit edildiği tarihten sonra meydana gelmiş ise; işverenin anılan düzenleme kapsamında sorumluluğu yoluna gidilemez. (5510 s. Kanun 23’üncü maddesinde, iş kazası SGK’ya bildirimden önce olursa, iş kazasından işverenin sorumlu olmaması halinde bile, SGK zararının tamamının işverene rücu edileceği şeklinde düzenlenmiştir. Yargıtay kararında, “işçinin SGK’ya bildirimi gecikse bile, iş kazası, bildirim yapıldıktan sonra gerçekleşirse, SGK zararlarının rücu’sundan işverenin kusur oranında sorumlu olacağı” belirtilmektedir.)
SGK Zararının İşverenden Rücu Edilmesi Sırasında Olası İndirim İmkânları:
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51’inci maddesindeki; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” ve 52’nci maddesindeki “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” hükümleri gözetilerek, zarar gören(sigortalının) müterafik kusurları da nazara alınarak söz konusu maddeler kapsamında Hâkim tarafından takdir edilecek uygun bir indirimin yapılması gereği de göz önünde bulundurulmalıdır.
İş Kazası ya da Meslek Hastalığı Sebebi ile Ödenmesi Gereken Tazminatlarda Müteselsil Sorumluluk:
Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla sebebiyet vermeleri halinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61 ve 62’nci maddeleri uyarınca teselsül hükümlerine göre birlikte sorumlulukları söz konusu olacaktır. Bu halde, Türk Borçlar Kanunu’nun 62’inci maddesi uyarınca kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkı baki kalmak koşuluyla, her bir sorumlu yönünden kusurlarına düşen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına hükmedilebilecektir.
İşveren veya işveren vekiline 5510 sayılı Kanunun 23; üçüncü kişiye ise aynı kanunun 21/4’üncü maddesine dayanılarak Borçlar Kanunu’nun 61 ve devamı maddelerinde düzenlenen teselsül hükümleri doğrultusunda dava açıldığı hâllerde, birlikte sorumlu olanların müşterek kusurla hareket etmemiş olmaları nedeniyle, kusurlu üçüncü kişinin, 5510 sayılı Kanunun 21/4’üncü maddesine uygun olarak, kusur sorumluluğu dâhilinde ilk peşin sermaye değerinin yarısından sorumlu olacağı, münhasıran 23’üncü maddeden kaynaklanan sorumluluğun ise işverene (varsa işveren vekiline) ait olacağı; tüm kusurun üçüncü kişide olması veya olayın tümüyle kaçınılmazlık sonucu ortaya çıkması hâlinde dahi işverenin 23’üncü madde uyarınca ve yukarıda belirlenen ilkeler doğrultusunda sorumlu tutulması zorunluluğu göz önünde tutulmalıdır. (Burada anlatılmak istenilen şöyle özetlenebilir: (1) Şayet, iş kazası olduğunda işçinin bildirimi yapılmamışsa ve işveren dışında üçüncü başka bir kişinin kusuru yoksa, işverenin kusuru olsun ya da olmasın SGK zararının tamamını karşılamalıdır. (2) İş kazasında işveren dışında üçüncü bir kişinin kusuru varsa, 5510 s. Kanunun 21/4 maddesi gereğince bu kişi zararın yarısından sorumludur. (3) İş kazası olduğunda işçinin bildirimi yapılmamışsa ve işveren dışında üçüncü başka bir kişinin kusuru varsa, (3.a) Üçüncü kişinin sorumluluğu 21/4 maddesi gereğince SGK zararının yarısıdır. (3.b) Bildirim yapılmadığı için 23’üncü madde gereğince de zararın kalan yarısından İşveren sorumlu olacaktır)