Afet Yönetimi Beklenilmeyeni Beklemek, En Kötüsünü Yönetmek
Gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hızı sık sık afetlerle gerilemektedir. Afetlere karşı hazırlıklı olunmadığı takdirde uzun zaman içinde elde edinilen her türlü maddi ve manevi kazançlar, tahribatı önlenmesi mümkün olan bir afet sebebiyle yok olmasına neden olmaktadır.
Deprem ve birçok afete zaman zaman maruz kalan ülkemiz yakın zamanlarda yaşadığı sıkıntılardan büyük dersler almalıdır. 1999 yılında Marmara Bölgesinde etkili olan depremlerden dolayı büyük zararlara uğrayıp telafi edilemez kayıplar veren ülkemiz, şimdiye kadar genel geçer doğrular olarak kabul ettiğimiz davranışları sorgulamamıza neden olmuştur. Büyük yıkımlara neden olan afetler, artık Türkiye’de bir bütün olarak toplumun afetler ve afet yönetimi konularında eğitim ve öğretime ihtiyacı olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bunun başında ilk önce halkımızı kentsel dönüşüm hakkında bilgilendirmek gelmektedir. Kentsel dönüşüm, sadece bir yıkım ve alan temizliği demek değildir. Kentsel dönüşüm, bir proje ve plan dâhilinde eskimiş, yıpranmış ve afet riski taşıyan alanların planlanıp modellenerek yenilenmesidir. Halkımızı her konuda bilinçlendirmek için gayret eden belediyelerimiz, kentsel dönüşümle halkımızın yaşanılabilir ve güvenli bir hayat yaşamasını sağlayacaktır.
Türkiye, tarih boyunca afetlere sıkça maruz kalmış bir ülkedir. Ağırlıklı olarak depremler, kuraklık ve seller, daha seyrek olmakla birlikte toprak kaymaları ve çığlar Anadolu’da yaşanmış olan başlıca afetlerdir. Cumhuriyet döneminde afetlere müdahale politikaları 1939 Erzincan depremi sonrası geliştirilmeye başlanmış, ancak afetlere karşı alınacak tedbirler afet sonrası dönemlerdeki acil yardım, geçici iskân ve yeniden yapılanma (iyileştirme) çalışmalarının düzenlenmesi ile sınırlı kalmıştır. Sonraki yıllarda meydana gelen afetler, acil müdahale (arama, kurtarma, acil yardım) politikalarına olan ihtiyacı ortaya koymuştur.
Ayrıca afetlere hazırlık, topyekûn bir savaştır ve bu savaş içerisinde en sade vatandaştan en üst düzey yetkiliye kadar herkese düşen görevler bulunmaktadır. Başarı, ancak herkesin kendisine düşen görevi ciddiyet ve bilgi ile yürütmesi halinde mümkün olabilecektir. Bu nedenle, şu ana kadarki afetlerde yaşanan maddi ve manevi kayıplar, toplumumuzun, kurum, kuruluşlarımızın ve bireylerin bir eylem planına sahip olması ile beraber afetler karşısında zarar azaltma ve hazırlık gibi risk yönetimi çalışmalarına önem vermesini gerektirmektedir. Böylece, ülkemizde acilen afetlere yönelik çalışmaların ve kurumsal yapının tekrar gözden geçirilmesi ve bunların “Kapsamlı Afet Yönetimi Sistem Bilimi” kavramı açısından ele alınması kaçınılmazdır.
Afetler, entegre (bütünleşik, kapsamlı) afet yönetimini gerektiren durumlardır. Günümüzde, afetlerin oluş sıklıkları ve meydana getirdikleri zararlar dünya çapında artmaya devam etmektedir. Afet sonrası, durum tespiti, iletişim, ulaşım, arama ve kurtarma, sıhhi tahliye ve tedavi, güvenlik, teşkilat, insani yardım malzemelerinin kabulü, kaydı, depolanması, barınma ve iaşe, basın, halkla ilişkiler ve psikolojik harekât, eğitim ve yetki karmaşası gibi konularda büyük sorunlar yaşanmaktadır.