Kaz Dağları Tmmob Ön İnceleme Raporu
Kaz Dağları Tmmob Ön İnceleme Raporu
Yapılan incelemede aşağıda belirtilen hususlar saptanmıştır; İŞLETME YERİ: İşletme Çanakkale ile Çan ilçesi arasında Kirazlı Köyü Balaban Tepesi mevkiinde olup
“Kaz Dağları Milli Parkı” sınırlarına 40 km. mesafededir. Tartışma işletmenin her ne kadar milli park
sınırları dışında olsa da Kaz dağları ekosistemi içerisinde yer aldığı ve ekosistemi etkileyeceği
düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Bu konu, Odamız uzmanlık alanı içerisinde yer almadığından dolayı,
daha sonra hazırlayacağımız kapsamlı raporda TMMOB’ye bağlı uzman odaların görüşlerine yer
verilecektir.
Bununla birlikte, bölgede yapılan incelemede aynı eko sistem içerisinde 2 adet kömüre dayalı termik
santral olduğu, taş ocakları hariç, bir adet altın madeni olmak üzere bilinen 2 adet metal maden
işletmesi ve başka sanayi tesislerinin olduğu da saptanmıştır. İŞLETME YÖNTEMİ: Maden işletme yöntemi olarak çevresel etkileri açık işletme yöntemine göre daha
az olan yeraltı işletme yönteminin neden tercih edilmediği Odamız çalışma grubu tarafından inceleme
konusu yapılmış ve bu konu hem görüşmelerde hem de raporlarda incelenmiştir. Yapılan görüşmelerde
cevherin jeolojik yapı içerisindeki dağınıklığı nedeniyle, cevherin tamamının teknik olarak yeraltı
işletme yöntemi ile çıkarılmasının mümkün olmadığı ancak ileriki yıllarda cevherin derinleşen
kısımlarında bu dağınıklığın yok olması ve derinliğin artması nedeniyle yer altı madenciliğine geçişin
düşünüldüğü belirtilmiştir.
Çalışma Grubu tarafından ÇED Raporu üzerinde yapılan incelemede bu husus ile ilgili olarak bir
değerlendirmede bulunulmadığı tespiti yapılmıştır. İşletmeci firma tarafından ÇED Raporunda gerekli
teknik bilgilerin yer alması kamuoyunun bilgilendirilmesi bakımından önemli olacaktır.
Bu konudaki Odamız görüşleri hazırlanacak olan nihai raporda belirtilecektir.
ZENGİNLEŞTİRME YÖNTEMİ: Altın madeninin siyanür ile ayrıştırılma işleminde, yöntemi olarak yığın
liçi yöntemi yerine, çevreye daha duyarlı olması nedeniyle neden tank liçi yönteminin seçilmediği
çalışma grubu tarafından sorgulanmıştır. Firma yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, aslında tank
liçi yönteminin yığın linç yöntemine göre daha randımanlı olduğu, aynı yöntem ile daha çok altın
üretilebileceği ancak ocak sahası içerisinde bulunan altın cevherinin minerolojik, fiziksel ve kimyasal
özellikleri gereği teknik olarak tank liçinin mümkün olmadığı belirtilmiştir.
Çalışma grubumuz tarafından, ÇED raporunda üzerinde yığın liçi yönteminin neden ve nasıl seçildiğinin
yer aldığı, ancak tank liçi yönteminin tercih edilmemesinin teknik nedenlerinin belirtilmediği tespit
edilmiştir. İşletmeci firma tarafından ÇED Raporunda gerekli teknik bilgilerin yer alması, kamuoyunun
bilgilendirilmesi bakımından önemli olacaktır.
Odamızın bu konudaki görüşleri hazırlanacak olan nihai raporda belirtilecektir. SİYANÜR SORUNU: Öncelikle kamuoyunda yaygın olarak yapılan bir yanlışı düzeltmeliyiz. Maden
arama çalışmaları sırasında siyanür kullanılmamaktadır. Yani “siyanürle altın aramacılığı” diye bir olgu
yoktur. Siyanür, maden işletmeciliği sırasında altının cevherden ayrıştırılması için yapılan liç işleminde
kullanılmaktadır.
Diğer bir sorun liç işlemi sürecinde kullanılan siyanürün kontrolüdür. Firma yetkililerinin, işletme
faaliyetlerinin ulusal mevzuata uygun olduğunun belirtilmeleri üzerine, Çalışma Grubumuz tarafından
firma yetkililerine, bugüne kadar ülkemizde sadece iki maden işletmesinde bulunan ve siyanürün
temininden, taşınmasından son kullanımına kadar her aşamanın uluslararası bir prosedür tarafından
denetlendiği “Siyanür Kodu”na -International Cyanide Management Code (ICMI)- üye olup
olmayacakları sorulduğunda, kendileri tarafından hazırlanmış olan “Siyanür Yönetim Planı” içerisinde
bu durumun açıklandığı, ancak bu prosedüre müracaatın ocağın üretime başlamasından sonra
yapılacağı söylenmiştir. Yapılan açıklamada ÇED Raporu kapsamında hazırlanmış olan “Siyanür Yönetim
Planı”nın “Siyanür Kodu” alabilecek şekilde hazırlandığını işletme yatırımlarının bu şekilde planlandığı
belirtilmiştir.
Çalışma Grubu tarafından ÇED Raporu üzerinden yapılan incelemede yukarıda belirtilen hususların
“Siyanür Yönetim Planı” içerisinde yer aldığı saptanmıştır. Ancak bu çalışmaların Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından titizlikle denetlenmesi gereklidir. ASİT MADEN DRENAJI: Çalışma Grubumuz tarafından önemli bir husus olarak belirlenen konulardan
birisi de “asit maden drenajı” sorunu olup, bu konuda ne tür önlemler alındığı sorulmuştur. Firma
yetkilileri tarafından öncelikli olarak asit maden drenajına neden olacak yağmur sularının işletme
sahasına minimum miktarda girebilmesi için işletme sınırlarının kanallarla çevrileceği ve bu sayede
yağmur sularının işletme sınırlarına girmesinin engellenerek asit maden drenajının önleneceği,
akabinde saha içerisine girecek olan yağmur sularının pasa sahasından “Susuzlandırma Havuzları”na
aktarılacağı, PH dengesi sağlandıktan sonra kapalı devre işletme sistemine alınarak işletme suyunda
kullanılacağı belirtilmiştir.
Çalışma Grubumuz tarafından ÇED Raporunda yapılan incelemede bu hususların raporda yer aldığı
görülmüştür. Ancak önemli olan, bu işlemlerin ocakta üretim yapıldığı sırada uygulanması olup bu
konuda ki çalışmaların Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından titizlikle denetlenmesi gereklidir. YERALTI SUYU KULLANIMI: Altın madeni işletmeciliğinde su kullanımının önemli bir husus olması
nedeniyle işletme ömrü süresince ihtiyaç duyulan suyun nasıl ve nereden sağlanacağı çalışma
grubumuz tarafından firma yetkililerine sorulmuştur.
Firma yetkilileri tarafından yeraltı sularının azalmaması, işletme faaliyetlerinden etkilenmemesi ve
çevreyi olumsuz etkilememesi için yeraltı suyunun kullanılmayacağı belirtilmiş olup su ihtiyacını
gidermek amacıyla işletmeye 28 km. uzaklıkta (Çanakkale’ye 75 km. uzaklıkta) Çan ilçesine bağlı
Zeybekçakır köyü civarında 3.490.000 m3 aktif kapasiteli Altınzeybek Göletini yaptırıldığını, bu Göletin
işletmesinin DSİ Genel Müdürlüğünce yapılacağı ve bu Göletten kendileri ile birlikte yöre halkının da
yararlanacağı ifade edilmiştir.
Çalışma Grubumuz tarafından yapılan incelemede bu hususun ÇED Raporunda yer aldığı, gölet
inşaatının devam ettiği tespit edilmiştir. Ancak bu barajın aynı işletme tarafından ruhsatlandırılan ve
işletmesi planlanan Ağıdağı maden sahasında da kullanılacağı ÇED Raporunda belirtilmektedir.
İŞLETMENİN ATİKHİSAR BARAJINA ETKİSİ: Çalışma Grubumuz tarafından altın madeni işletmesinin
herhangi bir nedenle Çanakkale ilinin tek su kaynağı olan Atikhisar Barajı’nı etkileme olasılığı
konusundaki riskler ile alınan önlemler incelenmiştir. Plan üzerinde yapılan incelemede, söz konusu
barajın maden sahasına yatayda 14 km. mesafede bulunduğu, maden ocağının en alt seviyesi ile
Barajın en yüksek seviyesi arasında yaklaşık 200 metrelik bir kot farkı olduğu (ocak barajdan 200 metre
daha yüksektedir), bununla birlikte ocağın yeryüzü sularının akış yönünün Atikhisar Barajı ile farklı
olması nedeniyle bunun mümkün olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Ocak içerisinde kullanılan suların alınan tüm önlemlere rağmen kontrolsüz bir şekilde işletme dışına
çıkması halinde topoğrafik özellikler nedeniyle Biga bölgesini etkileme ihtimali bulunmaktadır. Ancak
işletmenin Atikhisar Barajı koruma alanı içerisinde yer alıp almadığı, bulunduğu yatay veya dikey uzaklık
ve yön itibariyle olası etkileri hususunda ilgili uzman meslek odalarının görüşü alınarak, Odamız
tarafından hazırlanacak raporda bu görüşlere yer verilecektir. HAVA KALİTESİNİN KONTROLÜ: Çalışma Grubumuz tarafından ÇED Raporunda yapılan incelemede
proje sahibi tarafından proje alanı ve çevresindeki hava kalitesinin belirlenmesi amacıyla 2007-2012
yılları arasında 6 farklı dönemde toz ölçümleri gerçekleştirilmiştir. Ölçülen PM10 (insan tarafından
solunabilir boyuttaki toz), çöken toz, NO2 ve SO2 değerlerinin yönetmelikte verilen sınır değerlerin
altında kaldığı belirtilmiştir. ÇED raporunda inşaat ve işletme aşamasındaki hava kalitesi ile ilgili
hesaplamaların USEPA (ABD Çevre Koruma Ajansı) tarafından geliştirilen AERMOD modeli kullanılarak
yapıldığı vurgulanmıştır. Raporda, AERMOD modelin kullanılması sonucu elde edilen değerlerin
tamamının (inşaat ve işletme dönemlerinde) Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde
(SKHKKY) izin verilen sınır değerlerin altında kaldığı belirtilmektedir.
Raporda, proje kapsamındaki faaliyetler sırasında oluşacak toz emisyonlarının kontrol altında
tutulabilmesi için sulama yapılacağı, araçlara hız sınırı getirileceği ve bakımlı araçların kullanılacağı gibi
önlemler alınacağı belirtilirken açıkta yapılacak depolama alanlarında araziye rüzgar kesici levhaların
yerleştirileceği veya rüzgar kesici ağaçların dikileceği, malzemenin üstünün branda veya tane boyutu
10mm’den büyük malzeme ile kapatılacağı ve üst tabakaları %10 nemli bırakacak donanımın kurulacağı
belirtilmektedir. Ancak raporda belirtilen tüm işlemler ve sonuçları işletme faaliyetleri başladıktan
sonra ortaya çıkacağı için mevzuata ve tekniğe uygunluğun operasyon başladıktan sonra Çevre ve
Şehircilik ve Şehircilik Bakanlığı tarafından uygun şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Çünkü
ülkemizde mevzuatın uygulanması önemli bir sorun olarak her alanda olduğu gibi madencilik alanında
da devam etmektedir.
Çalışma Grubumuz tarafından yapılan inceleme sırasında işletme faaliyetleri için inşaat çalışmalarının
yapıldığı tespit edilmiştir. Bu nedenle kamuoyu duyarlılığının başladığı bu dönemde Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından derhal yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerine göre hava kalitesi kontrolleri
yapılmalı ve sonuçları kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Ayrıca, konunun uzmanı meslek odalarının görüşü alınarak, Odamız tarafından hazırlanacak raporda
bu görüşlere yer verilecektir. DELME-PATLATMA ÇALIŞMALARI: ÇED Raporunda madende üretim faaliyetleri başladığında dekapaj
ve cevher kazısı faaliyetleri sırasında delme patlatmalı kazı yöntemi kullanılacağı bilgisi yer almaktadır.
Söz konusu ÇED raporunun ilgili bölümünde delik çapı, delik boyu, delikler arası mesafe, yük mesafesi,
sıkılama boyu, kullanılacak patlayıcı madde tipi gibi delme patlatma tasarım parametreleri verilmiş olup
ayrıca tek seferde en fazla kaç delik patlatılacağı, her deliğe kaç kilogram patlayıcı madde doldurulacağı,
her defasında kullanılacak en fazla patlayıcı madde miktarı, günlük kaç patlatma yapılacağı ve uygun
ateşleme sistemi kullanılarak deliklerin milisaniye bazında gecikmeler ile tek tek patlatılacağı gibi
bilgilere yer verilmiştir.
Raporda yer alan diğer bir konu da patlatmalar sırasında sismograf ile sarsıntı ölçümü yapılacağı ve
bunların kayıtlarının saklanacağı bilgisidir. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından yapılacak
denetimlerde patlatmadan kaynaklı sarsıntı ve hava şoku ölçüm kayıtlarına bakılmalıdır. ÇED
raporunda işletmenin 135 ton kapasiteli patlayıcı madde deposu kuracağı ve bu kurulum sırasında ilgili
mevzuat hükümlerine göre hareket edileceği bilgisi yer almasına rağmen firma yetkilileri ilk etapta
patlayıcı madde deposu kurulmayacağını ve patlayıcıların günübirlik getirilerek depolanmadan
kullanılacağını, sahada patlayıcı madde depolamayacaklarını ifade etmişlerdir. Depolama ve kullanım
ile ilgili genel güvenlik önlemlerinin yer aldığı raporda patlatmalardan önce yöre halkının
bilgilendirileceği vurgulanmıştır.
Ülkemizde yürürlükte olan 87/12028 karar sayılı tüzük gereği patlayıcı madde kullanacak kişi veya
kuruluşların Patlayıcı Madde Satın Alma ve Kullanma İzin Belgesi (Patlayıcı Madde Ruhsatı) alması yasal
zorunluluktur. İl Emniyet Müdürlükleri tarafından patlayıcı madde ruhsatları düzenlenirken varsa
projenin ÇED raporunda taahhüt edilen kullanım miktarları dikkate alınarak firmaların her defasında
kaç delik patlatacağı ve en fazla ne kadar patlayıcı madde kullanacağı patlayıcı madde ruhsatına
yazılmaktadır. Her patlayıcı alımı sırasında yerel kolluk tarafından taşıma izin belgesi düzenlenirken
patlayıcı madde ruhsatında yer alan kullanım miktarlarından fazlasına izin verilmemekte ve böylece
kullanılacak olan patlayıcı madde miktarları üzerinde etkili bir denetim mekanizması oluşturulmaktadır.
Delme patlatma işlemleri de diğer konularda olduğu gibi yine işletme faaliyetlerinin başlamasından
sonra izlenebilecek bir husus olup işletme faaliyetlerinin rapora uygun olarak yürütülüp
yürütülmeyeceği hususları İçişleri, Çevre ve Şehircilik ile diğer ilgili Bakanlıklar tarafından kendi
mevzuatlarında belirtilen hükümlere uygun olarak denetlenmelidir. KESİLEN AĞAÇ SAYISI: Çalışma Grubu tarafından kamuoyunda altın madeni işletmesi için ÇED
Raporunda 45.000 ağaç kesileceği belirtilmesine rağmen, Bakanlık tarafından yaklaşık 13.400 ağaç
kesildiğinin açıklanması, buna karşılık kamu oyunda 195.000 ağaç kesildiği iddiaları firma yetkililerine
sorulmuştur. Firma yetkilileri kesilen ağaç sayısı konusundaki farklılığın amenajman
hesaplamalarındaki kriterler ile ağaç tanımlamasındaki farklılıklardan kaynaklandığını ifade etmişlerdir.
Firma yetkilileri kesilen ağaç sayısını kendileri tarafından da bilinmediğini kesim işlerinin tamamının
Orman Bölge Müdürlüğü tarafından yapıldığı, ancak kesim alanı sınırlarının ÇED Raporu sınırları ile aynı
olduğu ifade edilmiştir.
Çalışma Grubumuz tarafından yapılan incelemede bütün işletme sınırları birebir incelenememiştir.
Ancak inceleme yapılan bölgelerde kesimden önce kesimin sınırlarını belirlemek için yapılmış olan sınır
işaretleri tespit edilmiştir.
Yine de bu hususun TMMOB’a bağlı odaların uzmanlık alanı olması nedeniyle, ilgili odaların görüşü
alınarak, hazırlayacağımız detaylı raporda bu görüşlere yer verilecektir.
YASAL İZİNLER: Çalışma Grubu tarafından ÇED Raporu üzerinde yapılan incelemede işletme için maden
mevzuatı ve dolaylı diğer mevzuat hükümlerine göre alınması gereken tüm yasal izinlerin alındığı
görülmüştür. Bu izinlere ilişkin bilgiler ve yapılacak detaylı incelemelere Odamız tarafından
hazırlanacak nihai raporda yer verilecektir. Ancak ülkemizde yasaların hazırlanması aşamasında ve
uygulanmasında mevzuatı düzenleyenlere ve uygulayıcılarına duyulan güvensizlik nedeniyle
kamuoyunda haklı tepkiler oluşmaktadır. Bu nedenle altın madeninin işletilmesi sırasında yaşanacak
olası bir olumsuzlukta tüm sorumluluk bu yasaları yapanlar ile uygulayanlara ait olacaktır. EKONOMİK VERİLER: Çalışma Grubu tarafından fizibilite raporunun incelenmesi sonucunda işletmenin
ilk yatırım maliyetinin 492.382.000 USD, işletme maliyetinin 814.682.000 USD olmak üzere toplam
yatırım maliyetinin 1.307.064.000 USD olacağı tespit edilmiştir. Buna karşın elde edilecek gelirin
1.854.826.000 USD olacağı öngörülmektedir. Bu verilere göre 52.980.000 USD devlet hakkı, 22.287.000
USD kurumlar vergisi ödenecek olup bu faaliyetten dolayı firmanın vergilendirilmiş net kazancının
472.495.000 USD olacağı öngörülmektedir.
Bu rakamlar fizibilite raporunun hazırlandığı tarihteki ekonomik göstergelere göre belirlenmiş olup
güncel verilere göre değişiklik gösterebilecektir.