Kent Selleri Yönetim ve Kontrol Rehberi
Seller doğanın bir parçasıdır. Bir yerde ve/veya bir anda çok fazla su olduğunda neredeyse dünyadaki her yerde olabilirler. Seller hep olumsuz olarak nitelendirilse de etkileri her zaman olumsuz değildir. Örneğin taşkın alanlarına getirdikleri besinler gezegendeki en verimli tarım alanlarının bazılarını oluşturur. Mevsimsel taşkınlar, taşkın yataklarındaki besin maddelerini ve üretkenliği arttırır. Bu yüzden geçmişin büyük medeniyetlerinin bu tür yerlerde doğmaları bir rastlantı değildir. Ancak, insanların kendi amaçlarımıza hizmet etmek için bu tür doğa güçlerini kullanmaya ve şekillendirmeye çalışması artık istenmeyen sonuçlara neden olmaktadır. Çoğu sel tahmin edilebilse de seller, şehir halkının çoğu kıyılar ve nehirler gibi su kaynaklarının yakınında bulunduğundan, büyük can ve mal kaybına neden olabilmektedir.
Rüzgar fırtınalarının yanı sıra, seller tüm doğa kaynaklı afetlerin en yaygın olanıdır. Dünyadaki tüm ekonomik kayıpların yaklaşık üçte biri selle-rin etkisinden kaynaklanmaktadır. Mağdur sayısı bakımından, son yıllarda doğa kaynaklı afetlerden kaynaklanan ölümlerin yarısından fazlasından da seller sorumludur. Endişe verici biçimde, sel olaylarının dünya genelindeki sıklığının ve şiddetinin arttığı görülmektedir.
Türkiye’nin de gündemini oluşturan kent sellerinin çözümü için mevcut altyapıda yapılan münferit iyileştirmeler, vb. uygulamalar tek başına yeterli olamamaktadır. Öncelikle seller ve diğer afetlerle ilgili tüm kanun, yönetmelik, genelge ve uygulamalara göre hemen dere yatakları imar planlarında dere ıslahı yapılmalı, servis yolları ve yeşil alan olarak mutlak ayrılmalıdır. Dere yatakları, vadi tabanları ve dere koruma bantlarında, kazı, hafriyat dolgu, döküm, malzeme depolama vb. faaliyetleri kamu, çevre sağlığı ve dere taşkın riski bakımından kesinlikle engellenmelidir. Yapılacak çalışmalarda; dere yatakları, vadi tabanları ve dere koruma bantlarında, kazı, hafriyat dolgu, döküm, malzeme depolama vb. faaliyetlerin kesinlikle yapılmaması, dere ya da vadi kesitinin daraltılmaması, dere yatağının doğal halinin korunması, arazinin eş yükselti eğrilerinin değiştirilmemesi, dere yatakları ve koruma bantları dahilinde, sedde, topuk, duvar vb. yüzeysel suların akışının engelleyecek yapıların kesinlikle yapılmaması sağlanmalıdır. Böylece mevcut sel riskinin artırılması kısmen engellenmiş olacaktır. Bundan sonra da kentsel gelişme baskısından koruyabilmek, şehir ve şehirli ilişkisini yeniden değerlendirmek için dere havza sistemlerinin planlama ile ilişkisi; tabiat merkezli ekoloji-ekonomi ilişkisi ve sellerden korunmak için su geçiren yeşil alanların binaların çatısından sokağa kadar kurgulanması gerekmektedir. Ayrıca subasman kavramının da su basmasına göre yeniden ele alınması artık bir zorunluluk halini almıştır.