8- On Yıllık Zamanaşımı Süresi, İş Kazası Değil, Maluliyet Oranının Kesin Tespit Tarihinde Başlar. (Yargıtay HGK 2015/1349)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E.2013/2216, K.2015/1349, 15.05.2015
Yargıtay 21 HD E.2012/2315, K.2012/24421, 25.12.2012
Yargıtay Kararında Öne Çıkan Hususlar :
ü
Zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre
kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade
etmektedir. Sonucu alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç haline
getirme olarak ortaya çıkar.
ü
Zamanaşımına ilişkin düzenlemelerin temelinde;
iddia edilen alacağın aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kullanılmaması
karşısında borçlunun oldukça uzak geçmişte kalan bir borçtan doğabilecek
ihtilaflara karşı korunması, kendi alacağına karşı uzun süre kayıtsız kalan
kimsenin bu hakkının artık korunmaya layık olmadığını kabul etmiş sayılması
yatmaktadır.
ü
Borçlar Kanunumuzda normal zamanaşımı süresi 10
yıl olarak kabul edilmiş, daha uzun ya da daha kısa sürelerin getirildiği özel
hükümlerin saklı olduğu BK.nun 125. maddesinde belirtilmiştir.
ü
Zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği
tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın
varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın
gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması
demektir.
ü
Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak
bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa
kavuşur.
ü
Bedensel zararın gelişim gösterdiği durumlarda
zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı
tarihin esas alınması gerekir.
Olay Kısa Özeti
Dava, 09.07.1997 tarihinde meydana gelen iş kazasında sağ
kolunu dirseğine kadar basım makinesine kaptırması ile sürekli iş göremezliğe
uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine
ilişkindir,
Davacı, iş kazası sonucu yaralandığını ileri sürerek Ankara
12 İş Mahkemesinde 17.05.2002 tarihinde maddi tazminat istemli dava açmıştır.
SGK tarafından verilen raporda iş göremezlik oranı %0 olarak
belirtilmiştir. Ancak davacı tarafından yapılan itirazlar sonrası Adli Tıp
Kurumunca verilen rapor Ankara 9. İş Mahkemesince onanmış; Yargıtay
denetiminden geçerek kesinleşmiş ve sürekli iş göremezlik oranının % 20,2
olduğuna karar verilmiştir.
Bunun üzerine davacı Ankara 12 İş Mahkemesinde devam eden
davada ek dava açmış; ilave maddi manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı işveren ek davaya itiraz etmiş; hak talebi için 10
yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu iddia etmişse de mahkeme davacı işçi
lehine karar vermiştir.
Temyizler sonucu dosya Yargıtay 21 HD’ne gitmiş, “olayda
değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı; yapılan tespitlerin
09.07.1997 tarihli kaza gününe ilişkin olduğu; açılan ek dava için zamanaşımı
süresinin dolduğu” gerekçesi ile mahkeme kararını bozmuş ve dosyayı mahkemeye
iade etmiştir. (Yargıtay 21 HD E.2012/2315, K.2012/24421, 25.12.2012)
Ancak Yargıtay 21 HD’nin bozma kararına karşı Ankara 12’nci
İş Mahkemesi davacı işçi lehine verdiği kararda direnmiştir. Bunun üzerine dosya,
İÇTİHAT oluşturulması maksadıyla Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna (HGK) gönderilmiştir.
Uyuşmazlık bu tür davalarda B.K.’nun 125. maddesi gereğince
uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması
gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay HGK, “zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin,
maluliyet oranının kesin olarak tespit edildiği tarih sayılması” gerektiğine
karar vererek davacı işçi lehine Ankara 12’nci İş Mahkemesinin direnme kararını
(zamanaşımı yönünden) onamıştır.