9- İş Kazasında İşverenin Kusursuz Sorumluluğu: %100 Kusursuz da Olsa İşveren, İstihdam Eden Sıfatıyla Tazminattan Sorumludur. (Yargıtay HGK 2003/641)

  • Oluşturulma Tarihi : 2019-05-05 23:54:45
  • Son Güncelleme: 2019-07-12 17:21:49
  • Yazar/Hazırlayan: Belirtilmemiş
  • Yükleyen: Ahmet Kılıç
  • Doküman No: 921516
  •    4228
  •    30
  •    1
  •    0
  •    https://isg.email/p019Td

Rize Asliye Birinci Hukuk ( İş ) Mahkemesi 19.11.2002 gün ve 2002/181 E- 481 K.

Yargıtay 21 HD 25.2.2003 gün ve 2003/517-1301

Yargıtay HGK E.2003/21-673, K.2003/641, 12.11.2003

  

Kararda Öne Çıkan Hususlar      

Adam Çalıştıranın Sorumlu Tutulabilmesi İçin Kusuru Şart Olmadığı Gibi Ölenin Dahi Kusurunun Kanuni Şartlardan Olmadığı

 Zararı doğuran olay işverenin işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimat dahilinde hareket edildiği sırada beklenmeyen nedenler sonucu meydana geldiğinden, nedensellik bağı çerçevesinde işverenin mal varlığına risk yükleyen tehlike esasına dayanan sorumluluk hükümlerine göre davalı işverenin sorumlu tutulması gerekir.

 Taraflara atfedilecek bir kusur bulunmasa bile, hiç kimseye kusur izafe edilememesi halinde dahi işçinin Sosyal güvenlik hakları tümden feda edilmemeli tehlike risk nazariyesi bu durumlarda göz önüne alınarak istihdam eden işverenlere de bir miktar sorumluluk verilmelidir.

 İstihdam edenin sorumluluğu için kendisini veya çalıştırdığı kişinin kusuru koşul değildir. Buradaki sorumluluk "özen ve gözetim ödevinin" objektif olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanan kusura dayanmayan bir sorumluluktur.

 Kaçınılmazlık, hukuksal ve teknik anlamda; fennen önlenmesi mümkün bulunmayan başka bir anlatımla, işverence mevzuatın öngördüğü tüm önlemlerin alınmış olduğu koşullarda dahi önlenmesi mümkün bulunmayan durum ve sonuçları ifade eder.

 Zararlandırıcı olayın tamamen kaçınılmazlık sonucu meydana geldiğinin saptanması halinde hakim, işverenin sorumluluğunu, Borçlar Kanunu'nun 43. maddesini gözönünde tutarak hakkaniyet ölçüsünde saptamalıdır. Her iki taraf yönünden % 50'şer sorumluluğun paylaştırılması ilk bakışta uygun görünebilirse de, işçi-işveren arasındaki bu tür davalarda tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının göz önünde bulundurulması halinde; işverene biraz daha fazla sorumluluk verilmesi; sosyal hukuk devleti ilkesi gereği düşünülebilir.

 Adam çalıştıranla çalıştırılan işçi arasında işin yürütümü için çalıştırma ve bağımlılık ilişkisi mevcuttur. Zarar hizmetin ifası sırasında ve hizmetle ilgili olarak oluşmuş olup, hukuka aykırı eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunmaktadır. Bu nedenle işveren, kendisinin ya da kullandığı adamın kusuru olmasa bile istihdam eden sıfatıyla tazminattan sorumludur. (İşverenin %100 kusursuz olması halinde bile, sırf hizmetle ilgili işin yürütümü sırasında kaza meydana gelmesi sebebi ile tazminattan sorumlu tutulmalıdır.)

 İşyerinde gerekli güvenlik tedbirlerini almayan işveren, bu tedbirlere riayet etmediği oranda sorumlu olacağı gibi, diğer işçisinin kusurundan da istihdam eden sıfatıyla sorumludur.

 Ancak, bu sorumluluk kuralları dışında bir de bu konuda sanayiin gelişmesiyle toplumsal düşünceden kaynaklanan tehlike ( risk ) sorumluluğu teorisine dayalı sorumluluk hali vardır. Bu sorumluluğun esası; zararlandırıcı olay işyerinde işverenin ya da çalıştırdığı adamın tedbir konusunda gerekli özeni göstermesine, 3. kişi ile işçinin de herhangi bir kusurlarının bulunmamasına rağmen işçi için bir zarar doğurmuşsa, bunun sonucunda hak ve nesafet kuralları içinde işçinin işinden yararlanan işverenin sorumlu tutulmasıdır.

 19. yüzyılın başlarındaki kanun yapma hareketlerinde haksız fiilden doğan sorumluluk hükümleri zararı meydana getirenin kusurlu olması esasına dayanmakta idi. Ne var ki, daha sonraları yeni keşifler ve bu arada sanayiinin ve tarımın gösterdiği olağan üstü gelişmeler ve ekonomik hayata hakim olan makinalaşma hareketi insanlar arasındaki ilişkileri sıklaştırdığı gibi tehlike olasılıklarını da eskisine göre pek çok arttırdığından kusura dayanan sorumluluk sistemi ile zararların karşılanmasına birçok hallerde imkan kalmadığı görüldüğünden kanunlarla sırf zarar tehlikesinin mevcut olması esasına dayanan bir takım sorumluluk hükümleri konulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bunlara kusursuz sorumluluk hükümleri yahut tehlike ( risk ) esasına dayanan sorumluluk hükümleri denilmektedir.

 Borçlar Kanununun 55. maddesi kusursuz sorumluluk arasına konulmuştur. Bu nedenle 55. madde hükmü kusur sebebine dayanılarak değil ve fakat sosyal tehlike dolayısıyla kabul edilmiş hükümlerden sayılmaktadır. Bir kimsenin bir işini görmekle görevlendirdiği diğer kimsenin bu işi görmesi nedeniyle meydana gelen zarardan, ne kendisinin ne de iş görenin herhangi bir kusuru aranmaksızın sorumlu tutulacağı sonucuna varılır. Bu esas "nimet külfete göredir" şeklinde anlatılabilir. Bu nedenle bir kimseyi işinde kullanarak onun emeğinden faydalar sağlayan kimsenin, kullanılan adamın işini gördüğü sırada neden olduğu zararlardan da sorumlu tutulması yani elde ettiği nimete karşılık külfete de katlanması hakkaniyete uygundur.

  

Olayın Kısa Özeti  

 Orhan …, İşveren Mehmet …’e ait kamyonun sigortalı şoförü olarak çalışmakta iken TEM karayolu İzmit Gültepe park mevkiinde mola verdiği sırada 26.01.1999 tarihinde uyumakta olduğu sırada araçta çıkan yangın neticesi araçla birlikte yanarak vefat etmiştir.

 Ölen şoförün ailesi “araçta bulunan imalattan kaynaklanan teknik hataların yanı sıra işverenin uluslararası nakliyat yapan araçta yedek şoför bulundurmamasının” olaya neden olabileceğini öne sürerek, Rize İş Mahkemesinde açtıkları davada, aracı imal eden Mercedes Benz Türk A.Ş. ve işveren Mehmet'ten maddi ve manevi tazminat talep etmişlerdir.

 01.10.2002 tarihli Bilirkişi raporunda “şoför, işveren, aracı imal eden firma” açısından her hangi bir kusur bulunmadığı, kazanın % 100 beklenmeyen nedenlerden kaynaklandığı şeklinde görüş bildirilmiştir.

 Rize İş Mahkemesi, bilirkişi raporunu göz önünde bulundurarak, "bilirkişi raporuna göre yangının çıkış nedeninin kesin olarak tespit edilemediği, işverenin olayın meydana gelmesinde alması gerekli tedbir ve gözetim eksikliğinin bulunmadığını, ölen sürücü işçinin ve aracı imal eden şirketin de kesin olarak kusurunun saptanmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

 Yargıtay 21 Hukuk Dairesi tarafından “işverenin kusuru olmasa bile yine de tazminattan sorumlu tutulması gerektiği” sebebi ile mahkeme tarafından verilen karar bozulsa da, yeniden yapılan yargılamada mahkeme ilk kararında diretmiştir.

 Bunun üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gelen dosyada, yine kusursuz sorumluluk sebebi ile mahkemenin direnme kararı bozulmuştur: “Zararı doğuran olay işverenin işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimatı dahilinde hareket edildiği sırada beklenmeyen nedenler sonucu meydana geldiğinden, nedensellik bağı çerçevesinde işverenin mal varlığına risk yükleyen tehlike ( risk ) esasına dayanan sorumluluk hükümlerine göre davalı işveren Mehmet'in sorumlu tutulması gerekirken, bu davalı hakkındaki davanın tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.”