Adam Çalıştıranın Sorumlu
Tutulabilmesi İçin Kusuru Şart Olmadığı Gibi Ölenin Dahi Kusurunun
Kanuni Şartlardan Olmadığı
Zararı doğuran olay işverenin
işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimat dahilinde hareket edildiği sırada
beklenmeyen nedenler sonucu meydana geldiğinden, nedensellik bağı çerçevesinde
işverenin mal varlığına risk yükleyen tehlike esasına dayanan sorumluluk
hükümlerine göre davalı işverenin sorumlu tutulması gerekir.
Taraflara atfedilecek bir kusur
bulunmasa bile, hiç kimseye kusur izafe edilememesi halinde dahi işçinin
Sosyal güvenlik hakları tümden feda edilmemeli tehlike risk nazariyesi
bu durumlarda göz önüne alınarak istihdam eden işverenlere de bir miktar
sorumluluk verilmelidir.
İstihdam edenin sorumluluğu için
kendisini veya çalıştırdığı kişinin kusuru koşul değildir. Buradaki sorumluluk "özen ve
gözetim ödevinin" objektif olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanan
kusura dayanmayan bir sorumluluktur.
Kaçınılmazlık, hukuksal
ve teknik anlamda; fennen önlenmesi mümkün bulunmayan başka bir anlatımla, işverence
mevzuatın öngördüğü tüm önlemlerin alınmış olduğu koşullarda dahi önlenmesi
mümkün bulunmayan durum ve sonuçları ifade eder.
Zararlandırıcı olayın tamamen
kaçınılmazlık sonucu meydana geldiğinin saptanması halinde hakim, işverenin
sorumluluğunu, Borçlar Kanunu'nun 43. maddesini gözönünde tutarak hakkaniyet
ölçüsünde saptamalıdır. Her iki taraf yönünden % 50'şer sorumluluğun
paylaştırılması ilk bakışta uygun görünebilirse de, işçi-işveren arasındaki bu tür
davalarda tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının göz önünde bulundurulması
halinde; işverene biraz daha fazla sorumluluk verilmesi; sosyal hukuk
devleti ilkesi gereği düşünülebilir.
Adam çalıştıranla çalıştırılan
işçi arasında işin yürütümü için çalıştırma ve bağımlılık ilişkisi mevcuttur.
Zarar hizmetin ifası sırasında ve hizmetle ilgili olarak oluşmuş olup, hukuka
aykırı eylem ile zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunmaktadır. Bu
nedenle işveren, kendisinin ya da kullandığı adamın kusuru olmasa bile istihdam
eden sıfatıyla tazminattan sorumludur.(İşverenin %100 kusursuz olması halinde
bile, sırf hizmetle ilgili işin yürütümü sırasında kaza meydana gelmesi sebebi
ile tazminattan sorumlu tutulmalıdır.)
İşyerinde gerekli güvenlik
tedbirlerini almayan işveren, bu tedbirlere riayet etmediği oranda sorumlu
olacağı gibi, diğer işçisinin kusurundan da istihdam eden sıfatıyla sorumludur.
Ancak, bu sorumluluk kuralları
dışında bir de bu konuda sanayiin gelişmesiyle toplumsal düşünceden kaynaklanan
tehlike
( risk ) sorumluluğu teorisine dayalı sorumluluk hali vardır. Bu
sorumluluğun esası; zararlandırıcı olay işyerinde işverenin ya da çalıştırdığı
adamın tedbir konusunda gerekli özeni göstermesine, 3. kişi ile işçinin de
herhangi bir kusurlarının bulunmamasına rağmen işçi için bir zarar doğurmuşsa,
bunun sonucunda hak ve nesafet kuralları içinde işçinin işinden yararlanan
işverenin sorumlu tutulmasıdır.
19. yüzyılın başlarındaki kanun
yapma hareketlerinde haksız fiilden doğan sorumluluk hükümleri zararı meydana
getirenin kusurlu olması esasına dayanmakta idi. Ne var ki, daha sonraları yeni
keşifler ve bu arada sanayiinin ve tarımın gösterdiği olağan üstü gelişmeler ve
ekonomik hayata hakim olan makinalaşma hareketi insanlar arasındaki ilişkileri sıklaştırdığı
gibi tehlike olasılıklarını da eskisine göre pek çok arttırdığından kusura
dayanan sorumluluk sistemi ile zararların karşılanmasına birçok hallerde imkan
kalmadığı görüldüğünden kanunlarla sırf zarar tehlikesinin mevcut olması
esasına dayanan bir takım sorumluluk hükümleri konulmasına ihtiyaç
duyulmuştur. Bunlara kusursuz sorumluluk hükümleri yahut tehlike ( risk )
esasına dayanan sorumluluk hükümleri denilmektedir.
Borçlar Kanununun 55. maddesi
kusursuz sorumluluk arasına konulmuştur. Bu nedenle 55. madde hükmü kusur
sebebine dayanılarak değil ve fakat sosyal tehlike dolayısıyla kabul
edilmiş hükümlerden sayılmaktadır. Bir kimsenin bir işini görmekle
görevlendirdiği diğer kimsenin bu işi görmesi nedeniyle meydana gelen zarardan,
ne kendisinin ne de iş görenin herhangi bir kusuru aranmaksızın sorumlu
tutulacağı sonucuna varılır. Bu esas "nimet külfete göredir"
şeklinde anlatılabilir. Bu nedenle bir kimseyi işinde kullanarak onun emeğinden
faydalar sağlayan kimsenin, kullanılan adamın işini gördüğü sırada neden olduğu
zararlardan da sorumlu tutulması yani elde ettiği nimete karşılık külfete de
katlanması hakkaniyete uygundur.
Olayın Kısa Özeti
Orhan …, İşveren Mehmet …’e ait
kamyonun sigortalı şoförü olarak çalışmakta iken TEM karayolu İzmit Gültepe
park mevkiinde mola verdiği sırada 26.01.1999 tarihinde uyumakta olduğu sırada
araçta çıkan yangın neticesi araçla birlikte yanarak vefat etmiştir.
Ölen şoförün ailesi “araçta
bulunan imalattan kaynaklanan teknik hataların yanı sıra işverenin uluslararası
nakliyat yapan araçta yedek şoför bulundurmamasının” olaya neden olabileceğini
öne sürerek, Rize İş Mahkemesinde açtıkları davada, aracı imal eden Mercedes
Benz Türk A.Ş. ve işveren Mehmet'ten maddi ve manevi tazminat talep
etmişlerdir.
01.10.2002 tarihli Bilirkişi
raporunda “şoför, işveren, aracı imal eden firma” açısından her hangi bir kusur
bulunmadığı, kazanın % 100 beklenmeyen nedenlerden kaynaklandığı şeklinde görüş
bildirilmiştir.
Rize İş Mahkemesi, bilirkişi raporunu
göz önünde bulundurarak, "bilirkişi raporuna göre
yangının çıkış nedeninin kesin olarak tespit edilemediği, işverenin olayın
meydana gelmesinde alması gerekli tedbir ve gözetim eksikliğinin bulunmadığını,
ölen sürücü işçinin ve aracı imal eden şirketin de kesin olarak kusurunun
saptanmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Yargıtay 21 Hukuk Dairesi
tarafından “işverenin
kusuru olmasa bile yine de tazminattan sorumlu tutulması gerektiği”
sebebi ile mahkeme tarafından verilen karar bozulsa da, yeniden yapılan
yargılamada mahkeme ilk kararında diretmiştir.
Bunun üzerine Yargıtay Hukuk
Genel Kuruluna gelen dosyada, yine kusursuz sorumluluk sebebi ile mahkemenin
direnme kararı bozulmuştur: “Zararı doğuran olay işverenin
işinin görüldüğü, işverenin emir ve talimatı dahilinde hareket edildiği sırada
beklenmeyen nedenler sonucu meydana geldiğinden, nedensellik bağı çerçevesinde
işverenin mal varlığına risk yükleyen tehlike ( risk ) esasına dayanan
sorumluluk hükümlerine göre davalı işveren Mehmet'in sorumlu tutulması
gerekirken, bu davalı hakkındaki davanın tümden reddedilmiş olması usul ve
yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.”